Arabuluculuk sistemini öncelikle uzlaştırmacılarla karıştırmamak gerek.
Söz gelimi arabulucu olan bir avukatın anısı;
-Merhaba, biz eşimle kavga ettik de anlaşamıyoruz. Aramızı bulur musunuz?
-Pardon ama bunun benimle ilgisi yok.
-E iyi de kocaman tabela asmışsınız Arabulucu … diye.
-…?
Evet, arabulucu bu değil. Arabulucu olabilmek için de bir takım şartların sağlanması gerekiyor, diğer detaylarını işin profesyonellerine bırakarak çalışan ve işveren tarafına değinmek istiyorum. Burada da işin yasal prosedüründen ziyade edindiğim bir yıllık tecrübeye istinaden uygulamaya değineceğim.
İşçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklarda dava açılabilmesi için arabulucuya gidilmiş ve arabulucuda uzlaşma sağlanamamış olması gerekiyor, bir diğer ifade ile anlaşamamaları gerekiyor.
Süreci özetlersem, işçi işverenden olan talebi (ücret, yıllık izin, fazla mesai, kıdem, ihbar, işe iade talepleri de dahil) için adliyelerde bulunan arabuluculuk bürolarına müracaat ediyor. “x firmasından şu tarihte ayrıldım, ücretim, tazminatım vs. ödemediler, bunları talep ediyorum” diyerek sisteme kaydınızı yapıyorlar.
Sonrasında sistemden bir arabulucu tayin ediliyor ve tayin edilen arabulucu taraflara davet mektubu gönderiyor. Genellikle Arabulucular tarafları önce telefonla arıyorlar, ortak bir gün/saat ve yer belirleyerek ilk oturumu planlıyorlar.
Taraflardan birine ya da ikisine de ulaşılamaz ise adreslerine davet mektubu gönderiliyor. Burada kritik bir konu var, davete icabet etmeyen taraf olur ise arabuluculuk süreci tek taraf ile yapılan görüşme ile sonlandırılıyor ve dava açıldığında arabulucu görüşmesine katılmayan taraf kazansa bile yargılama giderlerini kendisi karşılıyor.
Başvuran işçilerin başvurdukları alacak kalemlerini açıkça kalem-kalem belirtmeleri gerekmektedir. Söz gelimi, talepler içerisinde kıdem tazminatı var ancak yıllık izin ücreti yok, anlaşma sağlanamadıysa davaya gidildiğinde yıllık izin ücreti talep edilemiyor. Bunun için ayrıca tekrar arabuluculuk süreci geçirilmesi gerekiyor. Yani ne talep edildiyse, anlaşmaya varılmadığı takdirde bunlar için dava açılabiliyor.
İlk oturuma iki tarafın da katıldığı andan itibaren devam ediyorum. İlk oturumda müracaat eden tarafın talepleri alınıyor, karşı taraf da kendi teklifini sunuyor ve ya teklif için ikinci bir oturum istiyor veyahut da teklifi veriyor ve müracaat eden taraf ikinci oturum talep edip düşünmek için süre istiyor.
Müracaat eden taraf işçi ise (genelde işçi oluyor, henüz işveren olarak müracaat eden duymadım ama olmuş olabilir) naçizane tavsiyem şudur, işveren tarafın ödeme iradesi varsa ancak bunu kabul edilebilir oranda düşürerek ya da vadeli olarak bir ödeme planı ile sunduysa işçilerin bunu kabul etmesidir. Burada işçinin bir artı kazancı oluyor, o da arabuluculuk görüşmesi sonucu anlaşma belgesi düzenlenirse yani işveren “tamam şu şekilde öderim” gibi bir taahhüt ortaya koyarsa artık bu mahkeme kararı gibi işlem görür. Tabi bunun için de anlaşma belgesine mahkemeden icra edilebilirlik şerhi konulması gerekiyor. Yanlış anlaşılmasın, dava açılmıyor, varılan anlaşmanın belgesine “icra edilebilir” şerhi konuluyor. Sonrasında icra dairesi tarafından bu belge ile ödeme yapılmadığı tekdirde icraya konulup tahsiline gidiliyor.
Arabulucular yapılan arabuluculuk görüşmeleri sonucu anlaşılan rakam üzerinden %6 Arabuluculuk ücreti alırlar. Aksi anlaşma belgesinde belirtilmediği sürece bu iki taraftan da eşit olarak alınır. Genelde işveren tarafa bırakılır ancak belirttiğim gibi yine iki tarafın karşılıklı anlaşması da farklı bir ödeme şekli çıkartabilir.
Arabuluculuk ücretlerinin de anlaşmaya varılıp belgenin imzalandığı an itibariyle peşin ödenmesi gerekir. Burada asgari bir tutar da vardır, yazıyı kaleme aldığım 2018’den 2019’a gireceğimiz şu zamanda referans için yanlış bilgi vermemek adına asgari tutarı yazmıyorum. Anlaşılan rakamın %6’sı bu asgari tutarın altında ise asgari tutar kadar ödeme yapılır.
Arabulucu görüşmelerinin içeriği her iki tarafın da iradesi dışında üçüncü taraflara aktarılamaz. Gizlilik esas olup uymayan taraf için hapis cezasına kadar gidebilecek yaptırımları bulunmaktadır. Davalarda dahi yine anlaşma belgesinde iki tarafın da aksi bir iradesi olmaksızın konu edilip delil olarak kullanılamamaktadır.
Özetle, arabuluculuk güzel bir uygulama, dava süreci ve yargılama giderlerini ortadan kaldırmaktadır. Takip ettiğim kadarıyla da benzer dava süreçlerinin de arabuluculuk sisteminin içeriğine dahil edilebilmesi için çalışmalar varmış.
Yazdıklarım uygulamada edindiğim gözlemlerden ibaret olup son güncel uygulama ve referans bilgiler için arabulucu bürolarında görevli adliye personeline ya da bir avukata danışılmasını tavsiye ederim.
Comments